"Nobel" ödüllü yazar Orhan Pamuk'un , kendisine nobel'i kazandıran ve pek çok dile çevrilip en iyi şekilde reklamı yapılan iki ünlü eserinin , başka eserlerden "intihal" yani çalıntı olduğu iddia edildi...Bu iddia ilk kez 2002 yılında Murat Bardakçı tarafından ortaya atılmıştı...O günden bugüne söz konusu iddialara "ödüllü" yazar bir cevap vermedi ve sessiz kaldı...Herhalde "pamuk oğlan" siyasetle ve türk tarihine laf atmakla aşırı derecede meşgul olacak ki bu iddiaları yanıtlamaya vakit bulamadı...İddialar ise o yıldan , günümüze kadar hala konuşuluyor ve insanlar arasında yayılıyor...
İddia edilen eserlerden en ünlüsü yani "benim adım kırmızı" adlı romanın Amerikan edebiyatı'nın usta romancılarından Norman Mailer'ın "Ancient Evenings" adlı eserinden intihal olduğu öne sürülüyor...Keza, "Beyaz Kale" adlı romanın da başka bir eski eserden....
İşte o unutturulan ve gündemden düşürülen 2002 tarihli Bardakçı yazısı ; bunu yazdık diye kalkıp Pamuk'un bloğumuza açıklama yapmasını beklemiyoruz elbette :))) ama yine de bir kez daha gündeme getirmeye çalıştık.
Orhan Pamuk'un sadece beni değil, benim gibi onbinlerce kişiyi tarihe aşık eden Reşad Ekrem Koçu'yu, yani İstanbul'un yetiştirdiği büyük bir ismi karalamasını hazmedemediğim için yazıyorum: Birileri, artık hayatta olmayan önemli isimleri töhmet altında bırakmadan önce kendi yazdıklarının ve geçmişteki intihallerinin değerlendirmesini yapmak zorundadırlar!
Orhan Pamuk, gündemde kalmayı gene başardı: Bu defa Reşad Ekrem Koçu'yu vasıta yaptı, ''National Geographic-Türkiye'' dergisinde çıkan ''Şehrin Ruhu'', başlıklı yazısında Koçu'nun sefahate düşkün bir eşcinsel olduğunu, yayınladığı İstanbul Ansiklopedisi'nin bu yüzden yarım kaldığını ve İstanbul'a ait bilgileri daha da karıştırdığını söyledi.
İstanbul gibi rengárenk bir şehir, bence Pamuk'un yazısından daha ruhsuz bir üslupla ve daha soğuk bir şekilde anlatılamazdı. Ama sayfaların arasına neyse ki Ara Güler'in fotoğrafları serpiştirilmişti de, sözü edilen şehrin İstanbul olduğunu anlayabiliyordunuz. Bu işin bir tarafı. Diğer yanda ise, Pamuk'un Reşad Ekrem hakkında kullandığı sözler var: Reşad Ekrem'in eşcinselliği, ''içki masası dostlukları'' ve yine Pamuk'un tabiriyle ''çıplak ayaklı güzel oğlanlara'' olan tutkuları... Saklamaya gerek yok: Reşad Ekrem eşcinseldi; eskilerin ''cemál áşığı'' dedikleri ve yakışıklı delikanlıları ''seyretmekten'' haz duyan gruba mensuptu. Bunu, Reşad Ekrem'i tanımış olan herkes bilir.
Benim anlamadığım, Reşad Ekrem'in bu tercihiyle yazdıkları arasında bağlantı kurulması... Ve, en önemlisi: Reşad Ekrem, hiçbir zaman intihalci olmadı. Başkalarının konularını yahut kahramanlarını, meselá Fuad Carım'ın ''Kanuni Devrinde İstanbul''unun bir bölümünü alıp kendi imzasıyla ve ''Beyaz Kale'' adıyla yayınlamadı. Bu ''intihal'' meselesinin ayrıntılarını yandaki kutularda veriyorum ama zamane yazarlarına da bir hususu hatırlatmadan edemeyeceğim: Buyurun, 'Benim Adım Kırmızı'yı tartışalım. Elimde, Amerika'nın önde gelen yazarlarından biri olan Norman Mailer'in bir romanı var: ''Ancient Evenings''. Eski Mısır'da başlayan bir öykü; cinayetlerle, didişmelerle, bir başka dünya tartışmalarıyla dolu gerilimli bir kitap. Yorum yapmayacak ama kitapların yalnızca arka kapaklarını okumakla yetinen ve sadece kendi çevrelerinden olan yazarları göklere çıkartan edebiyat eleştirmenlerimizden ufak bir ricada bulunacağım: Hiç olmazsa şimdi, oturup bir kitabın tamamını okuma zahmetine katlanın; ''Ancient Evenings''i bulup gözden geçirin, İngilizceniz yoksa birilerine en azından girişini tercüme ettirin ve Norman Mailer'in ''Ancient Evenings''i ile Orhan Pamuk'un ''Benim Adım Kırmızı''sı arasında bir benzerlik olup olmadığı konusunda bendenizi aydınlatıverin...
İşte, intihalin suçüstü belgesi...Aşağıdaki iki sütunda karşılıklı olarak yeralan cümleleri okuyup aralarındaki benzerliklerin, daha doğrusu "aynıyetin" nasıl yorumlanması gerektiğine siz karar verin. Ben bu işe ''intihal'' diyorum, bakalım siz ne diyeceksiniz... Bu intihal konusunu yazmamın sebebi, Orhan Pamuk'a karşı ''Reşad Ekrem'in hatırasına saygısızlık ettin ama sen de başkasının eserini intihal etmiştin'' gibisinden ucuz ve basit bir karalamaya girişmek değil. Sadece, birilerinin, şimdi hayatta olmayan önemli isimleri töhmet altında bırakmadan önce kendi yazdıklarının bir değerlendirmesini yapmalarını istiyorum, o kadar... Sözü hiç uzatmadan, açıkça söyleyeyim: Orhan Pamuk, intihalcidir!
Fuad Carım'ın ''Kanuni Devrinde İstanbul'' isimli eserinin birçok bölümünü intihal etmiş ve ''Beyaz Kale'' adındaki romanın temelini Carım'ın bu kitabı üzerine kurmuştur. Hem de bazı cümleleri neredeyse aynen alarak... Bu intihal konusunu bundan birkaç sene önce de gündeme getirmiş ama ''Modern edebiyatta böyle şeyler olur'' gibisinden abuk subuk bir cevap almıştım. Üstelik, Beyaz Kale'nin sonundaki ''kaynaklar'' listesinde Carım'ın eseri yoktu ve Fuad Carım'ın adı ''kaynaklar''a ancak benim yazımdan sonra, kitabın sonraki baskılarında görünmüştü. İşte, Pedro de Urdemalas'ın Beyaz Kale'ye küçük farklarla giren bazı cümleleri...
Pedro'nun sözlerini Fuad Carım çevirisinin Güncel Yayıncılık'tan ''Pedro'nun Zorunlu İstanbul Seyahati'' adıyla çıkan ikinci, Orhan Pamuk'un cümlelerini de ''Beyaz Kale''nin 11. baskısından naklediyor ve sayfalarını da gösteriyorum...
Orijinali:''Cenova'dan Napoli'ye giderken, hareketimizi haber alarak Ponz Adaları'nda bekleyen Türk donanmasının hücümuna uğradık'' (Carım, 11)
İntihali:''Venedik'ten Napoli'ye gidiyorduk, Türk gemileri yolumuzu kesti'' (Pamuk, 11)
Orijinali: ''Gene esir düşebiliriz korkusuyla, kürekçileri sıkıştırmaktan vazgeçtiler. ...Esir düşerlerse şikáyet göreni feci şekilde cezalandırırlar, hatta yokederler'' (Carım, 12)
İntihali:''Esir düşerse cezalandırılmaktan korkan kaptanımız, kürek kölelerini şiddetle kırbaçlatmak için bir türlü emir veremiyordu'' (Pamuk,11)
Orijinali:''Rampacılar gemiye daldılar ve herkesi çırılçıplak ettiler. Beni tepeden tırnağa soymadılar, sırtımdakiler, onların hoşlanmadıkları ve beğenmedikleri şeylerdi'' (Carım, 13)
İntihali: -''Rampacılar gemimize ayak basarlarken kitaplarımı sandığıma koyup dışarı çıktım. ...Dışarıda herkesi toplamışlar, çırılçıplak soyuyorlardı. ... Önce bana ilişmediler'' (Pamuk, 14)
Orijinali: ''...Láfa, sözü geçen kaptanlardan Durmuş Reis karıştı. Cenevizli dönme Durmuş Reis, 'İdrar ve nabız hekimidir, cerrahtan daha faydalıdır' dedi. Kürekten, işte bu suretle kurtuldum'' (Carım, 13)
İntihali: ''Reis sordu: İdrardan ve nabızdan anlıyor muydum hiç? Anladığımı söyleyince hem küreğe verilmekten kurtuldum, hem de bir iki kitabımı kurtarmış oldum'' (Pamuk, 14)
Orijinali: ''En üste, Muhammed'in sancaklarını astılar; bunların altına bizden aldıkları bayrakları, haçları ve Meryem Anamız'ın tasvirlerini astılar. Külhanbeyler, başaşağı asılan bu haçlarla tasvirleri, bir ok yağmuruna tuttular'' (Carım, 18)
İntihali: ''Bütün direklerin tepesine sancaklar çektiler, altlarına da bizim bayrakları. Meryem Ana tasvirlerini, haçlarını tersinden asıp külhanbeylerine aşağıdan oklattılar'' (Pamuk, 15)
Orijinali:''İşi çaktım ve bir kaşık isteyerek gözü önünde üç kere doldurup içtikten sonra ...beş hap gerekirken altı tane yaptım. Altısını da kendisine verdikten sonra, bir tanesini isteyip yuttum'' (Carım, 22)
İntihali: ''Paşa zehirlenmekten korktuğu için göstererek şuruptan bir yudum içip haplardan bir tane yuttum'' (Pamuk, 17)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder